Eğitmenin yolculuğu
YAZAN: Zeynel Özbalçık, Sınıf Öğretmeni
Bizim kalacağımız yer iki katlı çok odalı bir villa idi. Yemyeşil, tertemiz bir bahçenin içinde, önünde kamelyası, girişte kocaman bir balkonu ile tatil köyü evini andırıyordu.

Hayal Gücü Merkezi ekibinin güler yüzü ve enerjisi katılımcılara da yansımıştı. Sanki eskiden beri tanışıyor gibiydik. Tokat, Zonguldak, Diyarbakır, Bursa, Antep gibi değişik illerden gelmiştik. İrem ve Meriç’in çabaları, Uğur Ali’nin kolaylaştırıcılığı ve Emre’nin şen kahkahaları ilk günden aklımda kalanlardı.
Sabah kahvaltısını Nesin Vakfının organik üretimi olan peynir, yumurta, bal, reçel ve ekmeğiyle yaptık. Kahvaltıda aramıza yeni katılanlar olmuştu. İlk çemberi oluşturduğumuzda birbirimize ne kadar benzediğimizi fark ettik. Hepimizin eğitime dair hayalleri vardı ve onları özgürleştirmeye gelmiştik.



Akşam yemeğinden sonra Halime öğretmen ile içimizdeki sanatçıyı ortaya çıkaran kumla resim yapmayı öğrendik. Büyük bir incelik isteyen çalışmaya hevesle katıldık. Daha sonra Vakfın Çocukları bize ipten bileklik yapmayı öğrettiler. Hepimizin bir bilekliği olmuştu. Gecenin son çalışması “Yaratıcı Yazma Atölyesi” oldu. Günün yorgunluğuna rağmen benim uyguladığım atölyeyi aktif ve eğlenceli bir katılımla tamamladık.
Günler geçtikçe deneyim paylaşımlarımız artıyor, cebimizde götüreceklerimiz daha bir anlam kazanıyordu. Yine yoğun geçecek bir güne uyanmak üzere yıldızlar altında uykuya daldık.

Öğle yemeğinden sonra günün ilk misafiri ile tanışmak için toplandık. Deniz Dündar bize hikayesini anlattığında öğretmen olmanın anlamını sorguladık. Tunceli’nin bir dağ köyünde kelimelere ilgi duyan öğrencisine inanmayan öğretmen onun hayallerini nasıl anlayabilirdi? Bu çocuk yıllar sonra yetmiş dört ülkede üç milyon kişiye İngilizce öğreten dijital bir program yaratmıştı.
İkinci misafirimiz en az onun kadar şaşırmıştı bizleri. Uzman Nörolog Kerem Dündar kendi deyimiyle , önce bizi sarstı ve salladı .Daha sonra beş saat boyunca beyinle ilgili soru ve meraklarımızı gideren bir sunum yaptı.
Gün sonunda Özgün öğretmen “Altı Parçalı Hikaye” tekniği ile hikayeler yazdırdı. Geç saatlere kadar eğlenceli ve yaratıcı hikayeler yazdık. Hayal Gücü Merkezinin bilim temelli bir uygulama olduğuna ikna olarak uykuya daldık.
Yolculuğumuzun son sabahı neşeyle uyandık. Kahvaltıdan sonra uygulamayı nasıl yapacağımızı ve zamanlamayı konuştuk. Bir yandan ayrılma hazırlıkları başlamıştı. Öğleden sonraki değerlendirme toplantısında herkes izlenimlerini ve duygularını aktardı. Heyecanla, umutla ve yeniliklerle dönüyorduk okullarımıza. Birlikte üretmenin, paylaşmanın tadı kalmıştı gönüllerimizde. Yeni dostluklar, gizli arkadaşlıklar, tatlı sürprizlerle geçen yolculuk sona ermişti.
Beni Hayal Gücü Merkezine çeken şey; yaramaz gülüşlü öğretmenler ve onların hikayeleriydi. Geleceğe olan umutlarım artmıştı. Yurdumun dört bir yanında çocukların hayallerinden uçurtmalar yapacak ve onları gökkuşağında uçuracak öğretmenler vardı. Onlarla birlikte olmak harikaydı.
Namuslu genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte
Her biri vazgeçilmez cihan parçası
Kaç bin yıllık hasretimin goncası.
Gözlerinden
Gözlerinden öperim.
Bir umudum sende
Anlıyor musun?”
Hayallerinizle ve umutlarınızla kalın…