Beden eğitimi & Matematik paradoksu
YAZAN: Uğur Ali Yıldırım, Kurucu
İlkokuldaydım, haftada bir kere gelen beden eğitimi dersini dört gözle bekler, iki ders saati sürecek olan eşofmanlarımızı giymek, okul bahçesine çıkmak, “ısınma hareketleri yapmak, öğretmenin göstereceği farklı oyunları oynamak ve muhtemelen beden eğitimi dersi müfredatındaki yer alan etkinlikleri gerçekleştirme” fırsatımızı bir an önce kullanmak için (çok nadir rastlanan bir şekilde) teneffüsün bitmesini isterdik. İşte öyle bir gün, yine eşofmanlarımız elimizdeki poşette iken ders zili çaldı ve biz de heyecanla üstümüzü değiştirmek için sınıfa koştuk ama bir gariplik vardı. Öğretmen sınıftaydı, öğrenci tabiriyle “beden” dersinin iptal olduğunu öğrendik. Üstelik öğretmenimiz beden eğitimi yerine matematik dersi işleyeceğini söyledi. İnanın uçağın rötar yapmasına o kadar üzülmedim şu an. O zaman beden eğitiminin iptali ve üzerine matematik dersi başımıza o an gelebilecek en kötü şeydi. Eğitimci (sınıf öğretmeni) bir babanın oğlu olarak öğrencilik zamanlarımda bu tür şeylere hep sinirlendim. Daha sonra ben de eğitimci olunca çocuklara benzer duygular yaşatmamaya çalıştım.

Finlandiya’da ise eğitimde sürekli bahsettikleri “az daha çoktur” anlayışı işe yarıyor gibi görünüyor. Ülke PISA’da belli bir başarının altına düşmüyor ve buradaki sistem diğer ülkelere esin kaynağı oluyor (Finlandiya’dan mı esinlendi mi bilinmez ancak Singapur öğrencilerinin sınav stresini düşürmek için kolları sıvamış bile). Finlandiya eğitim sistemi bir çok ülkeden eğitimcinin araştırma konusu olmuş durumda. Fin ve diğer alternatif eğitim anlayışları üzerinde yaptığım araştırmalar bana her ülke, bölgenin kendi ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir eğitim anlayışı geliştirdiklerini gösterdi. Yani dışarıdan ithal edilen eğitim anlayışları, yöntem ve teknikleri büyük ihtimalle başka bir coğrafyada olduğu gibi uygulanamazdı.(Örneğin ülkemizde bir kaç istisnayı çıkarırsak Reggio Emilia, Montessori ya da Proje Tabanlı Öğrenme metodunda eğitim verdiğini söyleyen özel kurumlar bir etki yaratmış değiller. Üstelik bu kurumlar genelde sürdürülebilirliklerini koruyamıyor.)

